Bazı günlerde bir şarkıyı tekrar tekrar dinlemek ister insan
Bazı kitapları bitirir bitirir, baştan başlar,
Bazı hikayeleri her daim yaşanmış gibi hayal eder...
İşte böyle bir şey...
Uzun zaman önce yazdığım bir yazı vardı. Hiçbir yerde yayımlamadığım. Bir şarkı vardı, dinlemekten usanmadığım. Bir düşüm var, asla vazgeçemediğim...
"Ben seni deli gibi değil, gayet aklı başında seviyorum."
Önsöz gibi,
Bazı kitaplar vardır, belirli bir
dönem herkesin elinde görülür, sonra zaman geçer, unutulur. Bazı kitaplar
vardır kimse beğenmez önce itici gelir ama zaman geçer bir yerlerde birinin
eline geçer ve okunur, okuyan bir başkasına tavsiye eder, sonra bir kişiye
daha, bir kişiye, bir kişiye ve böylece akıp gider elden ele kitap ve
yazıldıktan yıllar sonra meşhur olur.
"Maria Puder: Ben
seni deli gibi değil, gayet aklı başında seviyorum."
Kürk Mantolu Madonna
Körebe oynar gibi gözlerimi
bağlayıp, etrafa dokunarak yolumu bulmaya çalışıyor gibiyim. Gözlerim açık olsa
da fark etmeyecek biliyorum. Bu kitabı bitirdikten sonra uzun uzun bakacağım
uzaklarda bir noktaya. Ne aradığımı bilmeden, ne düşüneceğimi anlayamadan.
Öylece bakacağım. Çünkü darmadağınık oldum, çünkü kalbim acıdı. Çünkü birkaç
dakika önce Kürk Mantolu Madonna ile tanıştım…
Gençlik yıllarında okunan
kitapların ayrı bir önemi vardır. Özenle seçilmeli ve insanın ruhunu
okşayabilmelidir. Öyle konulardan bahsetmeli ki, hem dili hafif ve anlaşılır olmalı
hem de içine düştüğümüz halleri en ince ayrıntısına kadar irdelemeli. Kısaca
bize bizi anlatmalı.
Uzun zamandır gezindiğim
kitapçıların çok satanlar rafında karşıma çıkan bir kitaptı, Kürk Mantolu
Madonna, bir Türk klasiği diyordu. Kitabın ismi diğer Türk klasiklerine göre
çok farklıydı ve albenili gelmişti.
Her şeyden önce, aşkın nasıl bir
şey olduğunu öğrenmek istiyorum diyen birinin mutlaka okuması gereken bir kitap
bu. Sabahattin Ali, edebiyatımızın özel kalemlerinden biridir, ayrıca.
“Beklenmedik durumlarla örülü bir
yaşam, gizemi hala çözülmemiş trajik bir ölüm” bir edebiyatseveri Sabahattin
Ali’nin hayatı hakkında araştırma yapsa karşısına çıkacak cümle budur herhalde.
Sabahattin Ali eserlerinde
ruhunun tutkuları ile ülke gerçekleri arasında bir denge kurmaya çalışmış olsa
da çoğu zaman bireysel, karamsar, melankolik yazılar yazmıştır. Son döneme
kadar pek fazla mercek altına alınmamış ve sadece “toplumcu” denilip
geçilmiştir.
Sabahattin Ali daha çok öyküleri
ile ünlenmiştir. Hayatının gelgitleri arasında özgür bir ortamda yazı
yazabilmek için çıktığı bir yolculukta, hala meçhul olan bir nedenden dolayı,
ani ölümü edebiyat dünyamız için büyük bir soru işaretidir. Onun eserlerini
takip ederken bir şeylerin eksik kaldığını düşünürüm hep, çok daha önemli
yapıtlara imza atabilirdi Sabahattin Ali, erken ölümü olmasa idi.
Kürk Mantolu Madonna, 1943
yılında basılmıştır ilk kez, kendi ağzından uzun hikaye türünde de
sayılabilecek bu eser, ikinci dünya savaşı öncesindeki yıllarda yaşanmış
unutulmaz bir aşka odaklanmakla birlikte yalnızlığı, dinginliği, sessizliği
anlatır. Kitabı okurken Dostoyevski ve Gogol gibi usta Rus yazarların
kitaplarının tadını damağımda hissettim.
Sabahattin Ali, 1928 – 1930
yılları arasında Berlin’de öğrencilik yıllarını geçirmiştir. Kitabımızın ana
kurgusu bu iki yıl üzerine kurgulanmıştır. Kitabın başında memurluğa yeni
başlayan bir gencin gözlemlediği memurluk hayatı ve çalışanları anlatılmakta,
her sabah aynı saatte aynı işleri yapmakla yükümlü olan insanlar, saatlerin bir
an önce geçip mesailerinin bitmesini bekliyor. Genç memur bu hayatın durgunluğu
ve zevksizliği ile bizleri baş başa bırakıyor.
İşte, yine aynı memurların
arasında ilk bakışta hiç farklı görülmeyen bir adam ile tanışıyor genç
memurumuz ve kitabın akışı bir anda değişiveriyor.
“Ah Raif Efendi, sizi tanımak benim için büyük bir onurdu.”
Süslerden uzak, yalın ama bir o
kadarda anlatmak istediklerini ustalıkla anlatan ve her bir satırını üzerini
çize çize okutturan bir yapıt, Kürk Mantolu Madonna.
Kitaba adını veren Kürk Mantolu Madonna adlı
tablo Andrea Del Sarto tarafından yapılmış "Madonna Della Arpie"
isimli tablodur ve şu anda Floransa'daki Uffizi Galeri'de bulunmaktadır.
Arka Kapak Yazısı;
Her gün, daima
öğleden sonra oraya gidiyor, koridorlardaki resimlere bakıyormuş gibi ağır
ağır, fakat büyük bir sabırsızlıkla asıl hedefine varmak isteyen adımlarımı
zorla zapt ederek geziniyor, rastgele gözüme çarpmış gibi önünde durduğum Kürk
Mantolu Madonna'yı seyre dalıyor, ta kapılar kapanıncaya kadar orada bekliyordum."
Kimi tutkular
rehberimiz olur yaşam boyunca. Kollarıyla bizi sarar. Sorgulamadan peşlerinden
gideriz ve hiç pişman olmayacağımızı biliriz.
Yapıtlarında
insanların görünmeyen yüzlerini ortaya çıkaran Sabahattin Ali, bu kitabında
güçlü bir tutkunun resmini çiziyor. Düzenin sildiği kişiliklere, yaşamın
uçuculuğuna ve aşkın olanaksızlığına (?) dair, yanıtlanması zor sorular
soruyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder