Baş Döndürücü Uzay ve Şaşırtıcı Gerçekler

Baş Döndürücü Uzay ve Şaşırtıcı Gerçekler

12 Ağustos 2013 Pazartesi

Kitabın Hikayesi


Baş Döndürücü Uzay ve Şaşırtıcı Gerçekler











  

Kim sevmez ki!
Ilık bir bahar akşamında, çekirgeler öterken, ateş böcekleri etrafında ışıldarken sırt üstü uzanıp gökyüzünü seyretmeyi?
Dolunay olacak, bütün yıldızlar parlayacak. Kayan yıldızları takip edip bir dilek tutacaksın.
Güzel olurdu. Hem de çok.
Tabi büyük şehirlerin puslu havalarında öyle berrak gökyüzünü izleyebilmek, yıldızları tek tek seçebilmek ve isimlerini bulabilmek, imkânsızlaşıyor.
Ben küçük bir Anadolu kasabasında büyüdüm. Uzun yaz gecelerinde abimler arkadaşları ile dışarı çıkarlardı. Her ne kadar arkalarından gözyaşı döksem de yanlarında gelmeme izin vermezlerdi. Ablam ve annem televizyon izlerlerdi. Babam işten yorgun geldiğini söyler ve erkenden yatmaya çekilirdi.
Bende bir başıma üzerime battaniyeyi sarıp balkonda kitap okurdum. Gökyüzü bazı gecelerde öyle berrak olurdu ki yıldızlar kandiller gibi geceyi aydınlatırdı. Sanki uzansam bir tanesinin kuyruğundan tutabileceğimi düşünürdüm.
İşte o gecelerde vuruldum göklere ve görebildiklerime. Zar zor para biriktirip basit bir teleskop aldım önce, sonra kütüphaneden bazı kitaplar buldum. Gökyüzüne bakarak gemicilerin nasıl yönlerini bulduklarını, dünyamızın hareketlerini ve ayın hallerini takip etmeye başladım. Abimler arkadaşları ile dışarı çıkarken arkalarına takılmak istemiyordum artık, kendime öyle eğlenceli bir uğraş bulmuştum ki.
Annem arada kontrol etmek için balkona çıkıyordu. Bir yanımda kütüphaneden aldığım kitaplar vardı ve diğer tarafta teleskopum. Yıldızların isimlerini ve özelliklerini kitaplardan öğreniyor ve gökyüzünde bulmaya çalışıyordum.
Her yıldız kaydığında yeni bir dilek tutuyordum.
Bir gün, uzaya olan ilgimi çok iyi bilen öğretmenim, beni havalara uçuracak bir haber verdi. Üst sınıflar TÜBİTAK’a bir gezi düzenleyecekti ve öğretmenim benim de onlarla birlikte gidebilmem için müdürden izin almıştı.
TÜBİTAK’ta hemen uzay araştırmaları bölümüne gittim. Oradaki uzmanlar bizi gezdiriyordu. Kocaman teleskoplar vardı. Çok meraklı olduğumu fark eden biri “İstersen şuradan uzak yıldızları izleyebilirsin,” dedi.
Teleskop öyle büyüktü ki yıldızların arasındaydım sanki elimi uzatsam dokunacağım.
“ Çok güzel değil mi?” dedi.
“Evet,” dedim. Teşekkür ettim.
“Biliyor musun,” dedi. “Şu anda zamanda yolculuk yaptın?”
“Efendim,” dedim. Ne dediğini tam olarak anlayamamıştım.
“Sen zamanda yolculuk yaptın.” Dedi tekrardan.
“Nasıl,” dedim.
“Yıldızlar bize çok uzaktırlar, biz onları gördüğümüzde aslında onlar orada değillerdir. Biz onların geçmişteki bir halin görebiliriz ancak. Mesela biraz önce gördüğün yıldız belki de çoktan yok oldu ama biz daha göremedik,” dedi.
Kulaklarıma inanamamıştım. Zamanda yolculuk yapmak, çok abartılı bir cümle gibi duruyordu.
O günden sonra gökyüzüne ilgim daha da arttı ve gökyüzü hakkında kitaplar okumaya devam ettim. Yenilikleri takip edebilmek için gökyüzü ile alakalı dergileri aldım. Hepsinden notlar çıkardım.
İşte bu notlar bir araya geldi ve bu kitap oluştu.
Öyle sayılar çıktı ki karşıma aklım almadı. Önümdeki büyüklükleri bildiğim büyüklük ölçütleriyle kavrayamadım, kıyaslamalar yaptım. Evrenimizin derinliklerine indikçe kara deliğe düşmüşüm gibi daha da meraklı biri haline dönüştüm.

Evren, uzay, gökyüzü, yıldızlar, kara delikler, gezegenler, galaksiler ve daha neler neler…